24 Aralık 2010 Cuma

HOMEOPATİ'NİN GÜCÜ

HOMEOPATİ'NİN GÜCÜ


DOĞADAN GELEN SAĞLIK

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından klasik tıptan sonra en çok kullanılan ve en güvenilen sağlık yöntemi olarak kabul gören homeopati; doğal maddelerden hazırlanan özsuların binlerce defa seyreltilip yan etkisinden arındırılmasıyla hazırlanan bir ilaç tedavisi üzerine kurulu. Hastalığının yanın kişinin uykuları, regl düzeni, korkuları, endişeleri, nasıl bir karaktere ve yaşam tarzına sahip olduğu gibi bilgilerin ışığında hareket edilen homeopati'de insan ruh, beden ve zihin olarak ayrılmıyor...

Ülkemizde pek bilinmeyen, dünyada ise oldukça saygın bir yere sahip bir tedavi yöntemi olan homeopati'yi Hande Özçıkrıkçı ile yapılan söyleşi ile tanıyoruz...

Homeopati nedir? Dünya çapında hangi ülkelerde homeopati ye başvuruluyor?

HANDE ÖZÇIKRIKÇI:
Homeopati'nin ortaya çıkışı 18'inci yüzyılın sonunda Alman Dr. Samuel Hahnemann sayesinde oluyor. Hahnemann, insancıl ve yan etkisiz ama bir o kadar da etkili bir tedavi şekli arayışında homeopatik prensipleri belirliyor. Bu kapsamda hazırladığı homeopatik ilaçlar; doğal maddelerden hazırlanan özsuların binlerce defa seyreltilip yan etkisinden arındırılmasıyla 'remedy' ismini alıyorlar. Bunlara Türkçe'de 'deva'diyebiliriz. Homeopati; hastayı güvenli, kalıcı ve çabuk şekilde iyileştirmesiyle bugün Avrupa ülkeleri, ABD, Rusya, Afrika ve Hindistan çapında ilk başvurulan sağlık yöntemlerinden biri haline geldi. Bu ülkelerde homeopatik hastaneler, homeopati okulları ve tedavi masraflarını karşılayan sağlık sigortaları dahi mevcut.

Kimler homeopati'den yararlanabilir?
HANDE ÖZÇIKRIKÇI:
Homeopati'de her bireye uygun bir deva var. Yani uygun şekilde alındığında iyileşmeyi sağlayacak, bağışıklık sistemini körükleyerek organizmayı dengeleyecek doğadan bir eşi var. Bu seçimi binlerce doğal maddenin arasından yapmak, devayı uygun zamanda ve dozda vermek ise homeopati uzmanının işi. Homeopati seansında, hastalık isimlerine değil, hastaya çözüm arıyoruz, her insanın hastalığı yaşama şekline ve semptomlarının bütününe bakıyoruz. Örneğin bir baş ağrısının başın hangi yanında olduğu, ağrının ne yöne yayıldığı, ne zaman başladığı ve hangi faktörlerle arttığı homeopati için çok önemlidir. Ayrıca bu insanın uykuları, regl düzeni, korkuları, endişeleri, nasıl bir karaktere ve yaşam tarzına sahip olduğu gibi bilgiler homeopatik resmini ortaya çıkaran binlerce unsurdan bazılarıdır. Homeopatik resim bu insana iyi gelecek devanın da resmidir aynı zamanda, yani bu insanla benzeşen, aynı frekansta seyreden doğadan bir madde. Bu da homeopati'nin üç temel ilkesinden birini "benzer benzeri tedavi eder" ilkesini oluşturur. Bu uygun eş madde organizmaya girdiğinde de iyileşme süreci başlar.

Homeopati ruhsal ve fiziksel her derde deva mı? Homeopati'den ne beklemeliyiz?

HANDE ÖZÇIKRIKÇI:
Homeopatik tedaviden sonra, rahatsızlığınızın tamamen ortadan kalkmasını bekleyebilirsiniz. Bu mucizevi bir şey değil, olağan bir sonuç. Ancak klasik tıpta olduğu gibi tedavi edilemez vakalar da var. Yalnız bu durum hastalığın teşhisine değil, danışan kişinin organizma gücüne bağlıdır. Güçlü organizmalar çabuk iyileşir, zayıf organizmalar yavaş iyileşir. İyileşme bazen bir hafta, bazen bir gün, bazense birkaç ay sürer. Burada kriter, hastalığın yaşıdır. Çok zayıf organizmalar, mesela terminal dönemdeki bir kanser ise homeopatik tedaviye hiç yanıt vermeyebilir. Burada belirtmek gerekir ki; cerrahi ve acil müdahale gerektiren durumlar ve kanser gibi rahatsızlıklarda yapılması gereken klasik tıbba başvurmaktır

Türkiye'de homeopati'den neden haberdar değiliz?

HANDE ÖZÇIKRIKÇI:

Avrupa'da homeopati'yle ilgili hiçbir çalışma yapmamış, yasaları oluşturulmamış üç ülke var; Karadağ Cumhuriyeti, Moldovya ve Türkiye. Ülkemizin neden bu konuda geç kaldığı bir muamma. 2000'lerin başında Türkiye'ye homeopati'yi tanıştıran bir grup Fransız homeopata rastlıyoruz literatürde. Türkiye'de homeopati'ye ilgi olmadığından ve dolayısıyla burada çalışmaktan vazgeçtiklerinden bahsediyorlar. Belki de halk bunu bir çeşit bitkisel tedavi sandı ve ilgilenmedi kim bilir...
Bugün bir grup homeopat, Homeopati Derneğini kurarak, eğitimler düzenleyerek ve Sağlık Bakanlığıyla görüşmeler yaparak iki senedir bu yöntemin gelişmesi adına emek veriyoruz.


Homeopatinin Dört Temel Kuralı

1. Kural: Similia Similibus Currentur (Benzer benzer ile tedavi edilir)
Bir ilaç sağlıklı kişiye verildiğinde hangi bulguları ortaya çıkarıyorsa, benzer bulguları olan kişi bu ilaçla tedavi edilir. Buna bir örnek verirsek: Bir hasta düşünün uykusuzluk şikayeti var. Bunun yanında çok gergin ve sürekli bir şeyler düşünüyor; ve öyle sinirli, öyle gergin ki uzaktan gelen hafif bir ses bile onu rahatsız eder. Sağlıklı bir insanı bu duruma getirebilecek bir madde var mıdır? Evet! Bilinen kahve, eğer çok sert ve bol miktarda içilirse bazı insanlarda böyle bir etki yaratabilir. Bu yüzden buna benzer semptomlara eşlik eden uykusuzluk, kahvenin homeopatik hazırlanmış bir şekli olan coffea ile tedavi edilebilir. Yada arı soktuğunda ciltte pembe/kırmızı şişlik oluşur. Kaşınır ve soğuk uygulayınca rahatlar. Benzer bir deri döküntüsü oluşturan ilacı (hazırlanmış arı zehri) verince şikayetleri düzelir.

2. Kural: İlaç bilgisi
İlaçların ortaya çıkarabileceği semptomların ayrıntılı şekilde bilinmesi gerekir. Bunlar ilaç denemeleri adı altında sağlıklı insanda tahkik edilir, ortaya çıkarılır.

3. Kural: Tek ilaç
Hahnemann’a göre yapılan klasik homeapatide sadece bir ilaç (bir madde mesela Calcium, papatya, coffea v.s.) hastalığın resmine, görünümüne, semptomlara uyan bir çeşit ilaç kullanılır, birbirine karıştırılmaz.

4. Kural: Dosis minima
Kural olarak bu bir maddeden tek bir granül kullanılması anlamına gelir. mümkün olan en küçük doz verilir.

0 yorum:

Yorum Gönder